30 Mart 2010 Salı

Chiloe ve Happy Feet Tayfası

Şili’de Puerto Varas’tan sonra gitmek istediğim yer Chiloe adası idi ve oraya gidebilmek için Puerto Montt’a gelmek gerekiyor, ben de öyle yaptım. Puerto Montt, Göller Bölgesi’nde gezdiğim diğer yerlerle karşılaştırınca oldukça sıkıcı geldi, büyük bir liman şehriyle karşılaştım. Farklı bir şehir beklentisi ile geldiğim için bir gün hostelde kaldım, şehri gezdim ama aradığımı bulamadım bu şehirde, direk Chiloe’ye geçebilirmişim.

Neyse sabah ilk işim şehri gezmeden önce, limanda bulunan Navimag’ın ofisine gitmek oldu. Puerto Montt’dan Puerto Natales’e kadar olan kısmı Navimag şirketinin Evangelis adlı kargo gemisi ile geçmeyi planlıyordum. Şili’nin bu bölgeleri artık Patagonya olduğu için And Dağları’nın geçit vermez bölümleri ya uzun otobüs yolculukları ile ya da uçakla aşılabiliniyor. Diğer bir seçenek de, 3 gece ve 4 gün süren bir gemi yolculuğu ile geçmek bu bölümü, dünyanın en dar kanallarından, fiyortlardan ve buz dağlarından geçerek, tabii ki bu seçeneği tercih ettim ve biletimi aldım.

Daha sonra Chiloe adasına gitmek için terminale yöneldim. Chiloe Adası, Güney Amerika’nın en büyük ikinci adası, 16’sı UNESCO tarafından koruma altına alınmış olan 150 adet ahşap kilise var bu adada, neredeyse her köşe başına bir kilise düşüyor. Ben buradaki ziyaretime en kuzeydeki sessiz ve sakin Ancud’dan başladım. Balıkçılarla sabah kahvaltısı yapıp, öğleden sonramı “pengüinera” denilen, buraya çok yakın olan Punihuil adasına gidip penguenlerin yaşam alanını ziyaret ederek ve şehir içinde yürüyüşlere çıkarak, gün batımı ve akşamı ise Pasifik manzarası seyredip, kahvemi yudumlayarak güzel bir kafede geçirdim. Daha sonra adanın başkenti olan Castro’ya geçtim. Castro’da, coach surfing yaparak tanıştığım Emilio beni evinde misafir etti. Görülmesi gereken her yere götürdü, çok güzel bir oda verdi bana ve evimde gibi hissettirdi. Akşamları erkek arkadaşı ile bir araya gelerek, beraber yemek pişirip, şarap içerek, sohbet ederek ve yemeğimizi yiyerek güzel vakit geçirdik. Emilio işteyken Castro’ya yakın olan Dalcahue, Conchi ve Quellon’a gittim, birbirinden güzel ahşap kiliseleri ziyaret ettim. Quellon’da, kıtanın en kuzeyinden Alaska’dan başlayan, Orta Amerika’dan geçen ve burada son bulan; Pan Amerika Karayolu’nun son bulduğu yere kadar gittim. Şimdi yeni bir hedef var önümde; bir de bu yolun başladığı yere gitmem lazım…

Adadan ayrılacağım gün hep beraber Emilio’nun iş yerinde buluşup, oradan evine gidip öğle yemeği yiyecektik, plan buydu. Ben deniz kenarında hediyelik eşyalar ve yöresel yiyecekler satan dükkanlarda gezinirken, birden gezici bir araç hoparlöründen “30 ya da 45 dakika içinde tusunami olabilir, tepelere çıkın” çağrısının yapıldığını duydum. Kulaklarıma inanamadım, yanlış anlamış olmalıydım ama dükkan sahipleri dükkanlarını kapatmaya başladılar ve anladım ki duyduğum şey gerçekti. Herkes bir yere koşuşuyordu, ben de onlarla koşuyordum ama nereye? Kalbim inanılmaz hızlı atıyordu, boğulacak gibi hissettim, tepeye koşmam lazım ama tepeler nerede? Hani insanları takip etsem, herkes bir başka tarafa doğru koşuyor. Depremden kurtuldum ama şimdi de tusunami mi? Bu bir şaka değil ama panik halde amaçsız birilerinin arkasına takılıp gitmektense, risk alıp tanıdığım tek kişi olan Emilio’nun iş yerine gitmeye karar verdim,” umarım beni bekliyordur” diye geçiriyordum içimden, koşuyordum, hiçbir şeyi gözüm görmüyordu, sonra “tranquila! tranquila!” diyen birisini duydum bana doğru koşan, Emilio idi bu, nasıl sevindim anlatamam size. Yani depremden sonra bu bana biraz fazla gelmişti, sarılıp, ağlamaya başladım, çok ama çok korkmuştum. Depremi yaşarken zaten olayın içindeydim, yapacak bir şey yoktu. Bu sefer uyarı yapılmıştı ve bir felaket beklentisi içindeydim ve hızlı olabilirsem hayatımı kurtarma şansım vardı. Emilio’nun denizden uzak olan evine gittik, uyarının sebebi kuvvetli artçı bir deprem olmuştu ve akabinde de tusunami beklentisi vardı. Neyse ki tusunami olmadı, biz planladığımız gibi öğle yemeğini yedik ve ben planladığım gibi o gün adadan ayrıldım. Puerto Montt’a geldiğimde hayalet bir şehirle karşılaştım. Burada da tusunami uyarısı yapılmıştı ve bütün dükkanlar, restoranlar ve kafeler kapanmıştı. Olanlara inanmakta zorlanıyordum, şaka değildi olanlar, her şey gerçekti ama ben hala inanamıyordum. Bir taraftan da bir sonraki gün başlayacak gemi yolculuğu için çok heyecanlıydım.

7 yorum:

  1. ilahi ya. inanilir gibi degil. gecmis olsun. tam adventure.

    YanıtlaSil
  2. Ciao guapa chambers,
    finish is the world ........
    brava great photos
    should form a big hug, and Aila Humeyra
    buena screw
    ivan

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Gulcan,
    Blogunda (merakla beklenilen) gezinin devamini ne zaman okuyacagiz?
    Lakme

    YanıtlaSil
  4. Selamlar...

    en geç iki güne kadar yeni yazıyı fotolarla birlikte koyacağım, gecikme için özür dilerim efenim.... Patagonya'da doğa o kadar müthiş ki bilgisayar başına oturmak çok zor oluyor.

    YanıtlaSil
  5. You are so cute! I miss you truly! I wish your posts were in English because you know the extent of my Turkish...

    YanıtlaSil
  6. ciao darlyng,
    where are u?
    everything is ok?
    let us know
    ivan humy and AILA

    YanıtlaSil
  7. Dear Ivan, Humeyra and Aila
    I am fine, don't worrry... everything is fine, too much travelling and trekking that is all....
    besos!!!!

    YanıtlaSil