15 Mart 2010 Pazartesi

Graffiti Şöleni ve Valparaiso


Atacama’dan sonra La Serena ‘ya geldim ama çöldeki yoğun tur programa devamlı yüksek irtifaya çıkıp inmek, bir de sıcak eklenince, üstüne üstlük devamlı geziyor olma durumu; vücudum “Hooop kendine gel!!! Ne yapıyorsun?” gibisinden sinyaller vermeye başladı. Ben de mecburen burada yapmayı planladığım doğal parktaki yürüyüşten vazgeçtim ve yerine sadece hostelde dinlendim. Bütün kemiklerim ağrıyor ve nezle olacağımın sinyallerini veriyordu, hemen C vitamini takviyesi ve sadece yatakta geçen 2 günün sonunda atlattım durumu. Güzel bir hostelde kalıyordum ve dinlenmek çok iyi geldi. Hiç enerjim yoktu, üstelik Şili’ye daha yeni başlamıştım, hastalanmayı ise hiç istemiyordum.
İyice dinlenip kendime geldikten sonra Valparaiso’ya giden bir gece otobüsüne atladım. Tanıştığım gezginlerden bir kaçı “couch surfing” den bahsetmişlerdi, yani sizi evlerinde ağırlamaya gönüllü insanlar. Buraya üye olup ben de denemeye karar verdim, böylece ev içi yaşama da tanıklık etmiş olacaktım. Tek olduğum için bir ailenin ya da bir bayanın evinde kalmak istiyordum, en azından ilk deneyimimde. Karı koca mesleği mimarlık olan, 7 odalı bir evde oturup evin sadece 4 odasını kullandıkları için kalan odaları da gezginlere açmış, çok misafirperver bir aile, gönderdiğim mesajlardan sonra beni evlerine kabul ettiler. Hatta günlerden pazar olduğu halde, sabahın 7’sinde, ev sahibim Alejandro beni terminalden almaya geldi. Kahvaltıdan sonra da Valparioso’da yapılan bisiklet rallisini seyretmeye gittik, 11 yaşındaki oğulları ile birlikte. Bu şehir aynı İstanbul’da olduğu gibi tepecikler üzerine kurulmuş ve bisiklet rallisi için gerekli olan parkurların kurulmasına çok uygun. Kanada’dan Malezya’ya kadar bir sürü bisiklet yarışmacısı vardı, ben ilk defa şahit oldum bu bisikletle yapılan akrobatik atlamalara ve şehir içinde tüm hız merdivenlerden bisikletleri ile inen yarışmacılara.
O akşam İtalyan bir gezgin daha geldi eve, ertesi sabah ise bir Fransız çift. Hep beraber gezdik şehri, mimar olan Alejandro bizi, şehir rehberlerin bile götürmeyeceği, seyretmesi muhteşem keyifli graffittilerle süslenmiş duvarlarla dolu, bohem yaşama tanıklık edebildiğimiz Valparioso’nun arka sokaklarında gezdirdi. Akşama, biz de teşekkürlerimiz sunmak adına alışveriş yaptık, yemek pişirdik ve hep beraber kalabalık bir sofrada keyifli bir sohbet eşliğinde bir ziyafet çektik kendimize. Bu şehri de böyle güzel bir gece ile noktalayarak arkamda bırakmış oldum, ertesi gün sabah ilk otobüs ile başkent Santiago’ya gittim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder