5 Ekim 2010 Salı

Rengarenk Dağlarla Randevu!!!


Arjantin’in kuzeyinde gezmek istediğim 8 şehir var. Günlerdir okuma yapıp araştırdım, diğer gezginlere rotalarını sordum, gitmiş olanların listeme ekledikleriyle beraber Kuzey Arjantin rotamı belirledim. Rengarenk dağlarla çevrili bir yere doğru yol aldığımı, bütün Arjantin gezim boyunca İtalyanlara ya da İspanyolllara benzeyen Arjantinli çehresinin burada değişeceğini biliyordum. Bolivya’ya girmeden benim için hazırlık olacaktı Kuzey Arjantin.

Puerto Iguazu şehrinden bindiğim otobüsle uzun ama gerçekten çok uzun bir yolculuk yaparak Tucuman’a vardım, tam bir gün sürdü yolculuk. Müzik dinlemekle, kitap okumakla, pencereden dışarıyı, akıp giden manzarayı seyretmekle geçen tam 1 gün. Artık bu uzun yolculuklar daha keyifli hale gelmeye başladı bana, eğer 8 saatten az süren bir yolculuk yaparsam sanki yarım kalıyor bu zevklerim.

Tucuman’a gece geç sayılmayacak bir saatte vardım. Gideceğim hostale hangi otobüs ile gidildiğini ve otobüsün nereden kalktığını öğrendim. Otobüse bindiğimde şoförün şişmiş olan yanağından anladım ki koka yaprağı çiğniyor. Daha önce gezdiğim Latin Amerika ülkelerinde koka yaprağı tüketimi görmedim fakat yükseklik, Bolivya’ya doğru ilerlerken yavaş yavaş artacağı için koka yaprağı çiğneyenlerle daha çok karşılaşacağımı biliyordum. Hatta ben de yükseklik hastalığına yakalanmamak için onlarla koka yaprağı çiğneyecektim belki de. Daha önce Tucuman’ın çok güvenli bir yer olmadığını duymuştum, hostalde tanıştığım İngiliz William’ın başına gelen olayı da dinleyince sabah buradan ayrılmaya karar verdim. Bütün Güney Amerika’yı otostopla gezmeyi planlayan William’a buraya kadar bir şey olmamış, bu biçimde 5 ay gezmiş. Şansızlık bu ya burada, William’ı otostop yaparken bir motosikletli soymuş. Yolda kendisini götürecek araç için beklerken önünde duran motosikletli cebimde silah var diyerek hem büyük hem de küçük sırt çantasını alıp gitmiş, cebinde az bir parası ve gitarı ile kalakalmış. Evden gelecek olan evraklarını ve ailesinin göndereceği parayı bekliyordu, daha dönüşüne aylar olduğu halde o kadar çok morali bozulmuş ki biletini öne alarak geri dönmeye karar vermiş. Ben bunu bir işaret olarak aldım, bir sürü kişi “dikkatli ol” diyerek uyarmıştı. Ben de Tucuman’dan ayrıldım çünkü tek gelmiştim buraya ve hostelde de bizden başka kalan yoktu, yol arkadaşı bulamadım ve gururuma yediremesem de Mercedes Sosa’nın doğduğu şehir olan Tucuman’dan şansımı zorlamamaya karar vererek ayrıldım. Aynı zamanda yazmadan edemeyeceğim Tucuman benim için gelinmesi gereken bir yer idi çünkü çok severek dinlediğim efsane Atahualpa Yupanqui’nin müziğinin şekillendiği yer burası. Hatta ben O’nun Tucuman’lı olduğunu zannediyordum ama burada öğrendim ki kendisi Buenos Aires’li ama çocukluğu burada geçmiş ve yerlilerin geleneksel müziklerini ve zor yaşam şartlarını gitarıyla ve kendi tarzıyla buluşturup milyonlara ulaştırmayı başarmış dev bir müzisyen.

Arjantin’de, Patagonya’dan sonra Tucuman’da dahil olmak üzere hep büyük şehirlere gitmiştim, biraz küçük yerleşim alanlarına gitmek istiyordum. Bunlardan biri olan Tafi Del Valle’ye geldiğimde de ne kadar doğru bir karar vermiş olduğumu anladım. Büyük şehirler boğuyor beni, daha çok tek başıma kalıyorum, oysaki küçük yerleşim yerlerinde insanlarla tanışmak, dostluk kurmak ya da yeni yol arkadaşları edinmek daha kolay oluyor. Tafi Del Valle 2000 metre yükseklikte ve bir vadi içerisine kurulmuş. Lamalar burada keyiflerine göre istedikleri yerlerde otluyorlar. Yüksekliğin artması ile birlikte bitki örtüsü ve iklim inanılmaz biçimde değişti birden. Sadece 2000 metre ve üstünde yetişen ve G.Amerika’ya özgü olan “Cardones” isminde bir çeşit kaktüsle doldu her yer. İklime aynı zamanda da yüksekliğe de uyum sağlamam gerekiyor burada, gündüzleri hava çok sıcak ama akşamları bunun tam tersi oldukça soğuk.

Bisiklet kiralayarak hem Tafi Del Valle’yi hem de yakınındaki yerleşim yerlerini gezdim. Sakin ve huzurlu geçen iki günden sonra Arjantin’in şarap yapımıyla ünlü Cafayate isimli şehrine gitmek üzere hostelden tanıştığım iki Canadalı kızkardeş ile birlikte yola çıktık ama önce yol üzerinde bulunan Quilmes harabelerine uğradık.

Tur rehberlerinin yaptığı açıklamalara kulak misafiri olduğum ve rehber kitaptan öğrendiğim kadarı ile Quilmes hakkında size biraz bilgi vermek istiyorum. Arjantin’in en geniş korunmuş harebesi olan Quilmes’in tarihi M.S. 1000 olarak tahmin ediliyor. Zamanına göre 5000 kişi gibi oldukça büyük bir nüfusa sahip olan Quilmes, İnkalar’dan kendilerini saklamayı becerebilmişler ama İspanyollar karşısında aynı şansa sahip olamamışlar. 1665 yılında Alonso Mercado y Villacorta yönetimindeki ordu bu şehri kuşatmış; sonrasında da şehrin su ve gıda kaynaklarına ulaşmalarını engellemişler. Bir yıldan fazla İspanyollar’a direnen Quilmes Kızılderilileri sonunda pes etmek zorunda kalmış ve komutan ancak şehri terk etmeleri karşılığında hayatlarını affedebileceğini bildirmiş. Teklifi kabul etmek zorunda kalan son 2000 Quilmes yerlisi, Kuzey Arjantin’de bulunan yerleşim yerinden İspanyollar’ın belirlediği Buenos Aires’te ki yerleşim yerine kadar olan yolu yani 1000 kilometreyi yürümek zorunda bırakılmışlar. Tabii ki bir çoğu bu uzun yola dayanamayıp açlık ve susuzluktan dolayı ölmüş. Hatta acımasız İspanyol askerleri tarafından ölenler, bir bir kaydedilmiş fakat hiçbir şekilde gıda ya da su yardımı yapılmamış, sadece ölmeleri seyredilmiş.

Bu arkeolojik alanda sosyal sınıfların nasıl ayrıldğını net bir biçimde görebilirsiniz. Şef, 40 muhafızla birlikte şehrin bulunduğu dağın tepesinde yaşarmış, burası yaklaşan düşmanı belirmek için stratejik açıdan da oldukça önemiliymiş. Orta sınıf ise dağın biraz daha aşağı bölmelerinde, nüfusun çoğunluğunu oluşturan halk ise vadide yaşarmış. Aynı şekilde sosyal ayrım mezarlarda da görülüyor. Kuzey Arjantin’de hala eski yöntemleri kullanarak yaşayan ve Pachamama’ya (pacha: yeryüzü - mama:anne) inanarak, batıl inaçları olan bir çok kızılderili var ve beyaz ya da batılı insanlarla temas haline geçmekten; özellikle fotoğraflarının çekilmesinden hiç hoşlanmıyorlar. Saygı duyuyorum ve ten rengimden dolayı benden uzak durmalarını anlayabiliyorum, yıllarca çektirilen onca acıdan sonra anlamamak mümkün değil zaten.

Quilmes harabelerini gezdikten sonra yola devam edip Cafayate’ye geçtik. Canadalı kız kardeşler konforlu bir hostel arayışına girdiler, ben de en ucuz olanının. Tam hostel bakınırken, bir günlük ücretsiz şarap evleri turunu promosyon olarak veren, El Balcon isimli hostelde kalmaya karar verdim. Buraya gelmemin nedeni hem şarap bağlarını ve fabrikalarını gezmek hem de Cafayate’nin rengarenk Quebrada de Cafayate ismi verilen dağlarını, vadilerini görmek idi.

İlk gün ücretsiz olan şarap bağları ve fabrikaları gezisine katıldım. Her fabrikada ikram edilen güzel şarapların etkisiyle hostelde kalan diğer gezginlerin ve benim üzerime hoş bir çakırkeyiflilik geldi. Arjantin’de durum bu olunca akşam mutlaka bir “asado” yani mangal yapılıyor. Gezi sonrası bir kasaba uğrayıp kilolarca lezzetli Arjantin eti aldık, zaten çantalarımızda fabrikalardan almış olduğumuz şaraplar da vardı ve akşam hepimiz hem ete doyduk hem de Cafayate’de olmanın tadını çıkararak şarap ziyafeti çektik.

Bir sonraki gün aynı grupla birlikte yani bir İtalyan, bir Hırvatistan’lı, 5 Arjantinli, 2 Fransız ve bendeniz Quebrada’ya doğru düştük yola. Şili’de iken San Pedro de Atacama’ya gittiğimde renkli dağları görünce nutkum tutulmuştu fakat burada doğa aşmış kendisini, ilk defa bu kadar farklı renkte dağ görüyorum, ne kadar güzeller. Sadece renkli olmaları değil aynı zamanda rüzgarın bir heykeltraş özeniyle yonttuğu bu kayalar bana yine sanki başka bir gezegendeyim gibi hissettirdi. Özellikle kırmızının baskın olduğu kayalar, yeşille, sarıyla,maviyle ve krem rengiyle dans ediyorlar burada, tam gözlerimin önünde. Rehberin anlattığına göre bu kırmızı kayalar demirmiş, sarı olanlar sülfür ve mavi olanlar da krom barındırdıkları için bu renktelermiş. Dikkatlice baktığınızda deniz yosunlarını da görebiliyrsunuz burada, önceden deniz suyu ile kaplıymış burası. Hele hele şeytan boğazı denilen bir yer var ki akıllara ziyan, katmanlar biçiminde tapeye kadar yükselen kayalar kocaman bir delik oluşturmuşlar.

Sonraki durak ise Cafayate’nin 150 km kuzeyinde bulunan Cachi ama buraya ulaşmak pek kolay değil. Direk Salta’ya geçebilirdim ama herkes Cafayate-Cachi arasındaki yolun muhteşem olduğunu söyledi, biraz zorlu bir yolculuk olacaktı bu. Ünlü Ruta 40’ın bir kısmını otostopla geçmek zorundaydım, çünkü tam yol üzerindeki iki yerleşim yerinin arasında otobüs seferleri yok. Durum böyle olunca benim gibi bir çılgın aramaya başladım ve Fransız Francois’in de benim gibi bir planı olduğunu duyunca O’na katılmayı teklif ettim, tek başıma çıkmaya korkuyordum. Cachi’den sonraki yerleşim yeri olan Angastaco’ya kadar otobüsle gittik. Bizim gibi aynı rotayı yapmayı planlayan bir İngiliz çiftle de otobüste tanıştık. Angastaco’da, Ruta 40 çıkabilmek için ilk otostop deneyimimiz bir çöp kamyonunun arkasında sonlandı, fena bir başlangış değildi. Sonrasında sadece yarım saatte bir geçen arabalar karşısında 4 otostopçunun pek bir şansı yoktu. Belliki bizim gibi şapşal turistleri ya da gezginleri, yoldan toplayarak diğer yerleşim yerine yani Molinos’a kadar götürerek, ek gelir sağlayan birisinin gelip bizi yoldan toplaması ile Molinos’a ulaştık. Tam Molinos’ta otobüs aramak üzereydik ki bir Alman çift kiralamış oldukları arabaları ile önümüzde durup bize Cachi’ye nasıl gidilebileceğini sordu, sonunu tahmin edebileceğiniz gibi hepimiz bu arabanın içine doluştuk. İşte böylece bu otostop macerası da mutlu bir sonla bitti. Hep beraber akşam yemeği yedik ve bu küçücük yerde çok ucuza çok güzel bir hostel bulduk.

Salta eyaletinde bulunan Cachi küçücük bir dağ kasabası, ismi buradaki yerlilerin konuştukları dil olan Quechua (keçhua diye okunuyor) dilinden geliyor ve anlamı tuz demekmiş. Etrafı kar zirveli dağlarla kaplı olan bu yerde kendinizi Arjantin’de gibi hissetmeniz mümkün değil. Yüksekliği 5000 metreye ulaşan dağlara dağılmış olan tüm nüfusun çoğunluğunu kızılderililer oluşturuyorlar. Kolonyal İspanyol mimarisine sahip olan bu sevimli yerde hostelde kalan iki bisikletliyle dosluk kurdum bu sefer. Bu insanlara çok hem de çok imreniyorum, hadi aldıkları mesafeyi geçtim ama bu yükseklikte, güneş batar batmaz bu soğukta ya da gündüzleri bu yakıcı sıcakta pedal çevirmek hiç hem de hiç kolay değil. Biri Avusturalyalı diğeri ise Belçikalı olan bu cesur yüreklerle iki keyifli gün geçirdim ve sonra Salta’ya gitmek için vedalaştım.

Bu yazıyı okuyanlardan bu sefer değişik bir ricam olacak, en azından adınızı bırakın, var mı oralarda bir yerlerde bunları okuyan yoksa ben kendi kendime mi yazıyorum bunları????? Hu huuuuuuuu, kimse var mı orada ??????

sevgiler....

29 yorum:

  1. BEN BEN BEN OKUYORUM !!!! Turkiye semalarindaki Aynur'dan sana " La Luna Tucumana' gelsin yavrucum! Birak simdilik Sosa soylesin sarkisini..dondugunde ben soylerim!!!

    YanıtlaSil
  2. ben parmak kaldırıyorum.

    YanıtlaSil
  3. Gülcaaan kendine dikkat et keyifli geziler. Esra Ağaoğlu

    YanıtlaSil
  4. ben okuyorum Gülcan :))
    eda,zooda

    YanıtlaSil
  5. buyur hayatım burdayız, bir demlik çayımız var, gel içelim beraberce...
    yoklama listesinin başında ben varım galiba gülcan, öznur :))

    YanıtlaSil
  6. Harikasın ne diyeyim. Cesaretine, özgürlük anlayışına hayran kaldım. Odatv'den geldim buralara. Türk kadınını hafifa alanlar bir daha düşünmeliler. Bu zorlu ve macera dolu seyahati gerçekleştirebiliyor olman bana bile gurur verdi.Ah ahh diyorum içimden seneleri 20 yıl geriye sarabilsem:( Klasik turlarla geziyorum ama senin anlattıklarının binde birini yaşamak mümkün değil. Takipçinim, lütfen yılmadan yazmaya devam et. Selamlar,sevgiler ve başarılar diliyorum.Nazlı

    YanıtlaSil
  7. Ben de (teoride) buradayim, sanalda ise oralardayim, yollarinda, renkli daglarinin arasinda, M&M (manzarali,macerali) yazilarinin keyfinde...
    Ve lutfen bizleri yani takipcilerini hosgor.
    Istisnalarimiz disinda "elma pis, agizima düş" mood'unda olmayi, yani "sen yaz, biz okuyalim ama ayrica biz de yazmayalim"vaziyetlerinde olmayitercih ediyoruz.
    Devam,devam, devam...
    Lakme

    YanıtlaSil
  8. bende okuyorumm :)) hem kimse okumasa nolurki , sen anlatıyorsunya yeter o ..
    öperim örsay

    YanıtlaSil
  9. okuyoruz, gitmeidgimiz yerlerin notlarini aliyoruz....Yolunuz acik olsun...

    YanıtlaSil
  10. yazılarını ilgiyle okuyorum.gezdiğin yerler benim de ulaşılması artık çok zor olan hayalim olduğu için belki çevirip bir daha okuyorum.Daha çok fotoğraf ekleyebilirsen çok daha iyi olur. İyi ve kazasız belasız yolculuklar.

    YanıtlaSil
  11. Bugün okumayan da yarın okur, sen yaz da. Sevgiyle

    YanıtlaSil
  12. hola guapa chambers,
    Fantastic photos and fantastic adventurs,
    bravo go on,
    Aila start the middle school very well, she is every life improoving
    form all of us a big hug
    Ivan Humor & Aila

    YanıtlaSil
  13. Hahah Bak ben de senin gibi yollardayım ve yazılarını okuyorum. :D gobi çölünü bisikletimle geçmeyi başardım ve ulan baturda senin yazılarını bakıyorum. Ayağına ellerine sağlık. Türkiye ye döndüğümde görüşüp maceralarımızı anlatırız bırbırımıze.. Kendine dikkat et arkadaşım..

    YanıtlaSil
  14. Merhaba,
    Neden umutsuzluğa kapıldın ki :D bak ne kadar çok okuyanın var.
    Bir kadın olarak gurur duyuyorum seninle, yolun açık olsun. :)

    YanıtlaSil
  15. Gülcan abla ben de okuyorum yazılarını, hem de ispanyolca aşkıyula her geçen gün daha da yanarak:) (Suna- Semra'nın kardeşi:))

    YanıtlaSil
  16. Güzel arkadaşımmm... Bu güzel gezinin arada yorucu olduğu oluyor kaçınılmaz olarak demek... Fırsat bulur bulmaz okuyorum, hayalimde özet bir tur da ben atıyorum yazıların sayesinde :))) Konuştuğumuz tarihlerde bir değişiklik olmaz ve görüşürüz umuyorum tiz vakitte. O zamana değin, şans ve tüm güzellikler seninle olsun!....Çiço

    YanıtlaSil
  17. Ben de okuyorum ,çok zevkle okuyorum,beğeniyorum ,emeğinize sağlık.Keşke ben de gitsem oralara diye de düşünüyorum üstelik. Kolaylıklar dilerim.
    Selamlar,Canan.

    YanıtlaSil
  18. blogun bir görsel şölen arkadaşım. görünce takılıp kaldım. izlemeye aldım. sürekli takipçin olacağım. tebrikler.

    YanıtlaSil
  19. deli. okuyorum seni. ve donmeni bekliyorum!

    YanıtlaSil
  20. merhaba. türkiye'ye döndüğünüzde sizi bizde konuk etmekten gurur duyacağız. ben, sizden ve blog'unuzdan (özlem'le evrim'in arkadaşı; gitmeden önce kısır yediğiniz) suna aracılığıyla haberdar olmuştum. hikayelerinizi, tecrübelerinizi dinlemekten büyük zevk alacağız. dönüş gününüz yaklaşıyor mu?
    selamlar...

    YanıtlaSil
  21. buradayım ve keyifle okuyorum.
    hüseyin

    YanıtlaSil
  22. doğrusu gezgin bloglarının izlenirliği çok değil ve takip ettiğim üzere çoğu gezgin ilgisizlikten dolayı yazılarını bir yerde bırakıyor.umarım siz sonuna kadar devam edersiniz.
    hakan

    YanıtlaSil
  23. Merhaba Kemal ben, Konya'dan yazıyorum.

    Gürkan Genç'in blogundaki yazıdan sonra sizden haberdar oldum ve bu sabah okumaya başladım, soluksuz devam ediyorum. Cesaretinizden dolayı tebrik ediyor, başarılar diliyorum.

    YanıtlaSil
  24. Merhaba Kemal Bey,

    çok teşekkür ederim....

    sevgiler...

    YanıtlaSil
  25. yazıyorsan yaşıyorsun demektir. yazdıklarını okuyor ve hikayenle yaşıyorum. sevgiler (:

    YanıtlaSil
  26. Mavi.....

    canım ne güzel demişsin.... sağ ol var ol.... bloğunu ziyaret ettim ve çok hem de çok hoşuma gitti, sana oradan ulaşmaya çalışacağım....

    sevgiler....

    YanıtlaSil
  27. Gürkan GENÇ arkadaşımızın sayesinde okumaya başladım güzel bir gezi olmuş, sayende dünyanın tersini gördüm, sağol

    YanıtlaSil
  28. Geç oldu ama ben de Gurkan Genç'in blogundan gelenlerdenim!
    Iyi şanslar yolunuz açık olsun.

    YanıtlaSil
  29. Yorumlarda bir arkadaş "Bugün okumayan da yarın okur" demiş, işte aradan 2 yıldan fazla süre geçmişken keşfettim sayfanızı ve en başından itibaren keyifle okudum. Okurken de diğer sekmede açık duran Google Maps üzerinden gittiğiniz her yeri takip ettim. Fazlasıyla keyif aldığınız yazılardaki enerjiden belli. Neyse, hazır ısınmışken bundan sonraki hikayeleri de okumaya devam edeyim :)

    Yakın bir zamanda Güney Amerika hakkında bilgi ve tavsiye almak üzere rahatsız edebilirim sizi :)

    Selamlar,
    Ramazan

    YanıtlaSil